Herkese merhaba.
Sonuna kadar dikkatle okumanız dileğiyle, önemli olduğunu düşündüğüm bir yazı yazacağım sizlere.
Finansal piyasalarda bir ürünün son veya uzun süreli sahipliği niyetinde değilseniz, yaptığınız şey basit anlamıyla bir al/sat işidir. Biz bu tarza Trading diyoruz.
Bazısı gün içi 20-30 poz açar kapar. Ufak ufak toplar, kümülatif gider. Bazısı haftada ve hatta ayda 3-4 işlemle kısa/orta vade trend kovalar. Bunların hepsi trading’dir. Ticarettir.
Bu çiftçilik değil avcılıktır.
Çiftçilik yaparken tohumu toprağa atarsınız ve tarlanın bakımını yaptıkça tek yapmanız gereken şey beklemektir. Hasat gelir, alırsınız. Yeniden eker, devam edersiniz.
Avcılıkta ise biraz daha ayık olmanız şarttır.
Mesela kuş vurmaya oltayla çıkamazsınız ya da silahla balık avlayamazsınız. Silahı ava göre iyi seçmeniz gerekir. Ya da Lüfer mevsiminde Kefal avlamaya giderseniz kovanız dolmaz. Zamanlama önemlidir.
Ya da kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde kuş avlamak için çalıların arkasına çok iyi saklanmanız veya inanılmaz yetenekli bir avcı köpeğine sahip olmanız bir şeyi değiştirmez. Çünkü arazide kuş yoktur. Kuş yoksa, ister silahın mükemmel olsun, ister köpeğin yetenekli olsun, ister çalılar uzun olsun, ne fark eder?
O zaman, bir avcının, yani bir trader’ın, yani bir finansal tüccarın zamanlama mefhumuna önem vermesi gerekir.
Çünkü eğer kuş yokken araziye çıkarsan,
1. Benzin parası yakarsın.
2. Mermi parası yakarsın.
3. Silahın eskir.
4. Köpeğin yorulur.
5. Özgüvenin azalır.
6. Arkadaşların arasında dalga konusu olursun.
7. Eve etsiz dönersin, aç kalırsın.
Daha da kötüsü ne biliyor musun? Bunu yaşarsan, kuşlar araziye geldiğinde araziye tekrar çıkacak ne paran, ne mermin, ne moralin kalır.
Bu en tehlikelisidir.
Çevrenizde onlarca trader/borsacı var. Bir bakın onlara. Kaç tanesi kuş yokken araziye çıktı, kaç mermi yakıldı, kaç depo benzin harcandı, kaç gün eve etsiz gidildi? Sorun onlara.
Çok çok fazladır bu sayı.
Neden?
Çünkü insanların zamanlamadan anladığı şey “hep almaktır”. Halbuki zamanlama almakla değil, satmakla alakalıdır. Satmayı ve beklemeyi bilmeyen avcı olamaz.
Ha olmak zorunda mı? Kesinlikle hayır. Çiftçilik de kutsal meslektir. O meslek de kazançlıdır. Orada da ekmek vardır.
Ancak avcı olacağım der de, gerekliliklerini yerine getirmezsen, çiftçi olursun olmasına ama, çiftçi olmak için en yanlış zamanda, zorunlu bir çiftçi olursun. Zorla yapılan işten de hayır geldiği görülmemiştir.
Şimdi, müsadenizle başka bir soru sorayım: “Her avcı, her zaman en mükemmel avcı mıdır?”
Hayır. Her avcı, her zaman en mükemmel avcı değildir, çünkü her defasında mükemmel avcılık yapmak mümkün değildir.
Kendimden örnek vereyim, ben kendimi bir avcı olarak görüyorum ama,
1. Kuşları görüp her araziye çıktığımda eve etle dönemiyorum. Çünkü ben gidene kadar kaçmış olabiliyorlar.
2. Kuşları görüp her araziye çıktığımda eve etle dönemiyorum. Çünkü gördüklerim öncü birlik oluyor, avcıları görünce arkadakilere “gelmeyin” diyorlar ve kaçıyorlar.
3. Kuşları görüp her araziye çıktığımda eve etle dönemiyorum. Çünkü silahımı yanlış almış veya mermimi evde unutmuş olabiliyorum.
4. Kuşları görüp her araziye çıktığımda eve etle dönemiyorum. Çünkü atış yapıyorum ama vuramıyorum.
5. Kuşları görüp her araziye çıktığımda eve etle dönemiyorum. Çünkü vurduğum kuş etsiz oluyor. Arazide bırakıyorum.
AMA benim de şöyle bir özelliğim var ki, her başarılı avcıda mutlaka bulunmalı:
En azından geçmişte güneşin altında amatör avcılar gibi zararına hiç kuş beklememiş olmanın verdiği moralle, iyi güne denk geldiğinde öyle çok ve öyle etli kuş vuruyorum ki, 1 aylık etle eve dönüyorum.
Bu da bana bir sonraki vurguna kadar yetiyor.
Evet, dostlar, buyrun size bir avcının hikayesi.
Okuduğunuz için minnettarım.
Selamlar.