Dostlar, zengin ile yoksulun arasındaki tek fark ceplerindeki para miktarı değil.
Hatta, ceplerindeki para miktarı, muhtemelen aralarındaki farkların belki de en hafifi.
Bill Gates, yıllar önce katıldığı bir konferansta şöyle bir soru alıyor:
“Siz dünyanın en zengin insanlarından birisiniz ve bir kızınız var. Kızınız size gelip “ben şu adamla evlenmek istiyorum baba” diyor. O adamı araştırıyorsunuz ve o adamın yoksul, parasız ve işsiz biri olduğunu öğreniyorsunuz. Tepkiniz ne olur?”
Bill Gates, “kızım öyle biriyle evlenmez” diyor ve şöyle detaylandırıyor:
“Öncelikle şunu anlamamız gerekir ki, zenginlik şişkin bir banka hesabından çok daha fazlasıdır. Burada zenginlik yerine, refahtan bahsetmemiz gerekir.
Refah, öncelikle refahı yaratabilme becerisidir.
Buna bir örnek vereyim, mesela milli piyango talihlileri. Milyonlarca dolar para kazanıyorlar, ancak neredeyse %90’ı, çok kısa süre içerisinde bu kazandıkları parayı kaybediyorlar.
Piyangoyu kazanmadan önceki hallerinden bile daha fazla yoksullaşanları bile var aralarında.
Bir de tam tersi var, mesela, hiç parası olmadığı halde refah içerisinde veya refah yolunda olan insanlar.
Kimler bunlar?
Girişimciler, her düşüşte geri kalkanlar, yetenek kazanmaya çalışanlar, sabah erken kalkanlar, pes etmeyenler, sürekli yeni şeyler deneyenler.
Bu insanlarda evet, belki para yoktur, ancak paraya giden yolu tasarlayacak güç ve akıl vardır. İşte asıl refah budur. Çünkü bu yol bu insanları eninde sonunda parayla buluşturacaktır.
Asıl refah para değil, paraya gidecek yolu tasarlayabilme ve o yolda yürüyebilme becerisidir.
İki insan düşünün,
Biri, hayatında ilerleyemeyişinin, hayatının geri kalmışlığının suçlusu olarak devleti, işyerini, arkadaşlarını, ailesini suçluyor. Zenginlerin hepsini hırsız olarak görüyor ve hem onları hem de her şeyi sürekli eleştiriyor. Tam bir toksik.
İşte bu adam, yoksul bir adamdır. Yoksulluk çoğu zaman cebinde para olmamasından çok daha fazlasıdır.
Bir başkası, sabah erken kalkıyor, disiplinli, yetenekleri ve girişimleri var veya olması için çabalıyor, pes etmiyor, düşünce kalkıyor, kendini geliştiriyor.
İşte bu adam, zengin bir adamdır. Zenginlik çoğu zaman cebinde para olmasından çok daha fazlasıdır.
Zengin, aksiyona geçebilmesi için bilgiye ulaşması ve kendini o bilgiyle geliştirmesi gerektiğini bilir.
Yoksul ise bir şeyleri başarabilmek için bir başkasının ona para veya imkan vermesini bekler.
Yani, özetle, “benim kızım, yoksul biriyle evlenmez” dediğim zaman, bahsettiğim şey aslında para ile ilgili değil. Ben, aslında, “benim kızım, kendi hayatını kişisel refahına gidecek şekilde tasarlayamayan biriyle evlenmez” demeye çalışıyorum.
Bunu söylediğim için üzgünüm ama, çoğu adli suçlu yoksuldur. Bunun nedenini düşündünüz mü?
Çünkü onlar parayı gördükleri an delirirler, akıllarını kaybederler, daha fazla para için suç işlemeye başlarlar. Bu onlar için önemlidir çünkü normal yollardan para kazanmayı bilmezler, kolay yolu seçerler.
Bir gün, bir bankanın güvenlik görevlisi para dolu bir çanta buluyor ve banka müdürüne teslim ediyor. İnsanlar bu adama “aptal” diyorlar, ama aslında bu adam, henüz parası olmayan ama refah içinde bir adam.
Çalıştığı banka, güvenlik görevlisinin bu hareketini ödüllendiriyor ve onu gişe memuru yapıyor. 3 sene sonra bu adam uzman oluyor, 10 sene sonra bu adam şube müdürü oluyor, sonra da bölgeler müdürü oluyor. Binlerce kişi yönetiyor ve aldığı yıllık bonus, banka müdürüne teslim ettiği o içi para dolu çantadan daha fazla oluyor.
Özetle,
Refah her şeyden önce bir duruştur, bir ruh halidir, bir karakterdir.
Asıl refah para değil, paraya gidecek yolu tasarlayabilme ve o yolda yürüyebilme becerisidir.
Asıl refah, her şeyden önce, kişisel refahı yaratabilme yeteneğidir.“
Merhaba,
Çok değerli bir yazıyı kaleme almışsınız. Teşekkür ederim.