40 Yaş Bir Abinizden 20 Yaşındaki Gençlere Öğütler

Sevgili gençler, özellikle 20’li yaşlarında olan dostlarım.
40 yıldır bu hayatı yaşıyorum, size bir hayat tecrübemi paylaşmak istiyorum.
Tüm hayatı komple gençmiş gibi veya tüm hayatı komple tecrübeli bir yetişkin gibi yaşamakta sıkıntı görüyorum.
Ne demek istiyorum?
Bazen yetişkinler görüyorum, hala TÜM ZAMANLARINI fazlasıyla yeni şeyler öğrenmeye, fazlasıyla deneyip, fazlasıyla yanılmaya ayırıyorlar. Hala güçsüz taraflarını geliştirmeye, hala “her şeyi bilmeye” çalışıyorlar.
Bazen de gençler görüyorum, yeterli hayat tecrübesi edinmeden bir konuda erkenden uzmanlaşmaya, alternatif yollar aramadan ve keşfetmeden tek bir konuda ısrarcı olmaya, boyunu ölçmeden derine dalmaya çalışıyorlar.
Bence her iki tavır da her iki yaş grubunda sırıtıyor.
Hayatın ilk dönemi bir nevi “toplama süreci” gibi olmalı, öğrenirsin, denersin, yanılırsın, düşersin, kalkarsın. Bu dönemde veri toplarsın, kendini ve ortamı tanırsın, çevreyi ve dünyayı bir teraziye koyarsın.
Güçsüz yanlarını keşfedip onları güçlendirirsin. Farklı alanlara girip “bu iş bana uygun mu?” diye düşünür, sorgularsın.
Hayatın ilk dönemi gelişmek ve geliştirmek için vardır. Çünkü insan kendini denemeden, sınamadan, hata yapmadan kim olduğunu çözemez.
Ama belli bir yaştan sonra artık bu tavır bırakılmalıdır. Yaş ilerledikçe artık “her şeyi az az bilen” değil, “bir şeyi çok iyi bilen” biri olmak zorundasınız.
Çünkü bulunduğunuz yaşın sizi soktuğu ortamlarda artık “her şeyden biraz anlayan” değil, “bir konuda derinleşmiş” insanlar fark yaratacaktır.
Çünkü gerçek değer bu derinlikten gelir, bu uzmanlıktan gelir, bu odaklanmadan gelir. Odaklanmak için de yüzlerce iyi fikre hayır demeli, zaman ayırılacak şeyleri hızla azaltmalı ve tüm zamanınızı birkaç iyi konuya ayırmalısınız.
Bunla ilgili çok iyi bir hikaye var, anlatmak istiyorum.
Michelangelo başlangıçta bir sürü sıkıntılı heykel denemesinden sonra artık ilk ustalık eseri olan David heykelini yapar.
Papa bu heykeli ziyaret eder. Heykelin kusursuzluğu karşısında büyülenir.
Michelangelo’ya “Bu David heykelini nasıl bu kadar kusursuz yaptın?” diye sorar.
Michelangelo şöyle der: “I just removed what’s not David.” / “David’e benzemeyen her şeyi attım.”
Dikkat ederseniz her mesleğin ilk aşaması keşfetme, ekleme, çoğalma, araştırma, yayılma, genişleme aşamasıdır.
Her mesleğin son aşaması ise sadeleşme, atma, dışarıda bırakma, azaltma, odaklanma aşamasıdır.
Hayatta da, kariyerde de, meslekte de aynı şey geçerli. Belli bir yaştan sonra seni sen yapmayan ne varsa törpülemen gerek.
Sana ait olmayan hedefleri, başkalarının beklentilerini, sırf ayıp olmasın diye yaptığın işleri, dağıtan alışkanlıkları. Hepsi birer fazlalık.
İş hayatında da zevk almadığın şeyleri, zorunlu olarak yaptıklarını, zaman doldurduğun meşgaleleri atman, sadece zevk aldığın şeylere odaklanman gerekiyor.
Biri senin işin, fikrin, emeğin için para verecekse bir şeyde uzmanlaştığın için verecek.
Sen de o şeyde uzmanlaşmak için elediğin diğer tüm şeyler için ekstra ödül alacaksın.
Şule Gürbüz’ün çok güzel bir cümlesi var, şöyle diyor:
“Yaşamdaki en büyük başarı, seçip ayıklayıp pek az şey bırakmaktır. Asıl önemli olan, asıl başarı sayılabilecek olan, sevip yaptıklarınız değil, belirli bir bilinçle kaldırıp attıklarınız, sizi meşgul etmesine izin vermediklerinizdir.”
Sevgili dostlar, Borsanın İzinden ekibi olarak size bir duyurumuz var.
Kripto para ekosistemine olan ilgiyi desteklemek ve bu dinamik dünyada güvenilir bir rehber olmak için yeni başlayanlardan deneyimli yatırımcılar kadar herkese değer katacak anlaşılır ve uygulanabilir bilgileri paylaştığımız Borsanın İzinden Kripto’ya hemen göz atabilirsiniz!




