Günümüzde Neden Her 100 Kişinin 90’ı Borsaya Küfür Ediyor?

Sevgili dostlar, hatırlarsanız bir ara o meşhur NAS borsasında her breakout çalışıyordu. Her zararda pozisyon artıya geçiyor, piyasa affediyor, sırtınızı sıvazlıyor, “merak etme toparlarsın” diyordu.

Tecrübeli dostlar ve biz bu dönemlerin geçeceğini biliyorduk. Ancak kabul edelim ki, beklediğimizden daha uzun sürdü. Hatırlarsanız, 16 yıldır piyasada olan ben bile NAS döneminin bittiğine, bittiğinden 3-4 ay sonra, masada bir miktar para bırakarak ikna oldum.

Bizler böyleyken, aramıza NAS döneminde katılan kalabalığın borsanın bu diğer yüzüyle tanışması uzun sürdü. Üstelik bu tanışma oldukça sert oldu. O güzel zamanlar geçti, range-konsolidasyon-bear market başladı. Volatilite azaldı, momentum bitti, coşku söndü.

Bu dönem geldiğinde her breakout fail oldu. Formasyonlar patladı, destekler çalışmadı, alışkanlıklar anlamsızlaştı. Breakoutlara, bullish formasyonlara yatırım yapmak bu yeni ortamda mantıksız hale geldi.

Marketi okuyamayan, yeni duruma adapte olamayan, “bir şeyler değişiyor sanırım” diyemeyen herkes büyük kayıplar yaşadı. Eski alışkanlıklarını bırakamayanlar, her bullish breakouta, her bullish formasyona para yatırdı, stop oldu, para kaybetti. Herkes borsaya küfretti.

Günümüzde her 100 kişiden 90’ı borsaya neden küfrediyor? İşte bu yüzden. Bunda borsanın halen bir suçu olmadığını düşünüyorum. Çünkü borsa –hele Türkiye gibi bir ülkenin borsası– size hiçbir söz vermedi, veremez.

Türkiye zaten kendi başına güvenilmez bir ülkedir. O yüzden borsasına güvenmek en hafif tabiriyle “saflık” olur. Kaldı ki, bizim profesyonel traderlar olarak “güven” gibi bir kavramdan uzak durmamız gerekir. Çünkü güven demek, fiyata anlam biçmek demektir. Bu da bizi senaryolar çizmeye götürür.

Oysa borsaların yönü tahmin edilemezdir. Bu yüzden borsaya “senaryo bazlı” bakan her disiplin bugün veya yarın patlar. Patlama zamanının gecikmişliği ancak şans ile açıklanabilir. Tam bir kaos ortamında arz ve talebi tahmin etmek mümkün değildir.

Bunu yapmaya çalışırsanız çok yanılırsınız. İlk başta delikanlı tarafınız, evlilik, ev geçindirme, çocuk bakma gibi sorumlulukları olmayan rahat tarafınız bu yanılgıları idare eder. Ancak bunlar üst üste gelirse kafayı yersiniz.

Çok büyük paralar kaybedersiniz. Hadi para kısmını geçelim; hayalleriniz kırılır, performansınızı ve özgüveninizi kaybedersiniz. Halbuki ne yapılmalıydı? Her profesyonelin yapması gerektiği gibi, sizin değişen market yapısını anlayıp ona göre hareket etmeniz gerekirdi.

Eğer bunu yapmazsanız hayal kırıklıklarınız büyür. Çünkü siz mantıklı adamlarsınız ve hayal kırıklığınızın nedeni çoğu zaman psikolojik değil, mantıksaldır. Değişen dünyayı gözlemleyemediğimiz ve ayak uyduramadığımız için hayal kırıklığı yaşıyoruz. Bu yüzden kendinize sinirleniyorsunuz.

Aslında bu şekilde evrime direniyor, değişime karşı koyuyorsunuz. Yerinizde sayıyor, hatta geriye gidiyorsunuz. Değişenler iş yaparken, değişmeyenler olarak siliniyorsunuz. Biri çıkıp “Borsada millet kan ağlarken sen nasıl gümüşte para kazandığını yazarsın buraya?” diyor. Bu komiktir.

Dayıların mahallesinde third-wave kahveci açarsan iş yapamazsın. Oraya kıraathane açman lazım. Bunu yapmayıp üstüne inat edersen iş batıyor. Mesela Karşıyaka Çarşı’nın nüfusu iş ortamı, noter, alışveriş ve esnaf ağırlıklı. Ziyaretçileri genelde orta yaş ve üstü teyzeler, amcalar.

Buraya üç kez modern third-wave kahve dükkanı açıldı, üçü de battı. Peki kim iş yapıyor? Esnaf çaycıları, hızlıca oturup nefeslenip 2-3 çay içip kalkmak isteyenlere ortamdan, imajdan, tasarımdan bağımsız rahat bir yer sunan cafeler, pastaneler.

Noter çıkışına 5-6 kırık tabure atan esnaf çaycısı bile daha fazla para kazanıyor. Neden? Çünkü taleple arz buluşuyor.

Peki özetleyecek olursak: Traderlar olarak hepimizin piyasadan para kazanmak için farklı yöntemleri var. Ancak piyasa tek bir yöntem dahilinde dönmüyor. Bazen uzun süren bir ralli yaşıyoruz, bazen testere. Bazen çok düşük likiditeyle aşırı agresif hareketler yaşanıyor, bazen tam tersi. Bazen inanılmaz bir momentum oluyor, bazen çok durgun bir piyasa bizi karşılıyor. Bazen Borsa İstanbul iş yapıyor, bazen ABD, bazen AB, bazen Uzakdoğu, bazen kripto, bazen gümüş.

Eğer bu işte “profesyonel” olmayı hedefliyorsak, bir ürünü en ucuza farklı kıtalarda arayan ithalatçılar gibi, aynı ürünü en çok nerede satarım diyen ihracatçılar gibi, “hangi ürünü hangi sitede en karlı satarım” diyen e-ticaretçiler gibi düşünmeliyiz.

Yani, kendi pazarımızı ve şartlarımızı kendimiz yaratmalıyız. Market değişimlerini iyi analiz edip, iyi anlamak için bazı yetenekler geliştirmeliyiz. Kötü marketlerden uzak durma disiplini edinmeliyiz. İyi marketlere hızlıca fon kaydıracak mobilitede olmalıyız.

Bu iş kesinlikle “gireyim bir iki poz açayım para kazanayım” işi değildir. Bu iş profesyonel bir meslektir. Hatta daha da kötüsü, çoğu meslek dalından çok daha fazla çaba, konsantrasyon ve fedakarlık isteyen bir meslektir.

Eğer bu çabayı gösteremeyecekseniz, çocuğunuzdan, kendinizden, eşinizden, ailenizden feragat ederek ayırdığınız parayı burada çarçur etmeyin. Ve lütfen şu yazımı da mutlaka okuyun:

Saygılar, sevgiler.

Ibrahim Babadagi

Yazar

1984 yılında İzmir'de doğdum. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduktan sonra, çeşitli firmalarda satış yöneticiliği yaptım. 2009'dan beri finansal piyasalarda trading ile ilgiliyim.

Yazılarımı Aşağıdaki Butonları Kullanarak Arkadaşlarınızla Paylaşabilirsiniz:

Yazar: Ibrahim Babadagi

1984 yılında İzmir'de doğdum. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduktan sonra, çeşitli firmalarda satış yöneticiliği yaptım. 2009'dan beri finansal piyasalarda trading ile ilgiliyim.

Diğer Yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir