Mumlar / Mum Formasyonları

Trading’de Performans Paradoksu

Sevgili dostlar, sizlere önemli bir uyarım var: Lütfen kuşu nasıl vuracağınızı bilmeden merminizi dağa taşa boşa harcamayın.

Biraz önce bir mentoring’den çıktım, kendisinden de izin alarak bu yazıyı yazıyorum. Şimdi o arkadaşımın manzarasını anlatacağım. Malzemeler elimizdeyken belki güzel bir yemek yaparız. Lütfen yazdıklarımı sonuna kadar okuyun.

Performans paradoksu diye bir terim var, belki duymuşsunuzdur. Ben bu terimle trading hayatımın 2. veya 3. yılında tanıştım. Michael Gervais’in The First Rule of Mastery kitabında geçiyordu bu kavram (güzel kitaptır, öneririm).

Okuduğumda çok etkilenmiştim çünkü kendi “trading başarısızlığımın” nedenlerinden birini bununla bağdaştırmıştım. Şimdi size de mevzuyu anlatayım, çünkü biliyorum ki çoğu kişi şu an “performans paradoksunun” tam da ortasında.

Ne demek bu performans paradoksu? Kısacası diyor ki, “eğer hayvan gibi performans gösterirsen, performansın boka sarar.” Halbuki, çok çalışmanın, insan üstü performans göstermenin, çok denemenin bizi bir yere götüreceğini düşünürüz değil mi?

Ancak öyle olmuyor, çünkü bir insanın bir mevzuyu içselleştirerek geliştirmesi sadece performans meselesi değil, aynı zamanda öğrenme meselesi. Eğer işi doğru düzgün öğrenmeden, yarım yamalak bilgiyle sürekli tekrarlarsan, hiçbir şekilde ilerleyemezsin.

Trading ile alakası nedir? Aslında birden fazladır ama en basitinden eğer işi tam olarak öğrenmeden, risk yönetimi, trade psikolojisi ve teknik analizi tam birleştirmeden, eksik bilgiyle sürekli işlem açarsan…

Yani geri dönüp değerlendirmeye, backteste, ufak pozisyonlarla canlı teste, veri toplamaya, hata analizine zaman ayırmadan üst üste pozlar açarsan, sonuçta aynı hatalar tekrarlanır, sistem gelişmez, uzun vadede zarar edersin.

Böylece tecrüben artar sanarsın, ancak bilgi temelli olmayan bir tecrübe aslında bir hatalar sarmalıdır. Akıntıya karşı kıyıya yüzmeye çalışan bir yüzücü gibi, sürekli kulaç atarsın; teknik bilmeden, nefes kontrolü yapmadan, enerjini yönetmeden tükenirsin.

Öte yandan, bunun diğer tarafı da sıkıntılıdır. Bazı arkadaşları da görüyorum ki kitap üstüne kitap okuyorlar, video üstüne video izliyorlar, eğitim üstüne eğitim alıyorlar. Peki aksiyon? Yok. İşin teorisi tamam da, peki ya pratiği? Yok.

Bu versiyonda da bilgi artıyor ancak tecrübe sabit. Psikolojin market volatilitesine ne tepki veriyor, FOMO’ya ve FUD’a dayanıklı mısın, sistemin dış duygusal manipülasyonlara ne kadar dayanıklı — hiçbir bilgin yok.
Bu da aslında yüzmeyi kıyıda öğrenen, yüzme kitapları okuyan, yüzme videoları izleyen ama kendini suya atamayan tayfa. Bu da çok sıkıntı.

Bizim bunun tam ortasına konuşlanmamız lazım. Yani öğrenerek perform etmemiz gerekiyor. Öğrenerek aksiyona geçmemiz gerekiyor. Gerçekten ilerlemek ancak böyle sağlanıyor. Öğrenmeden, üstüne katmadan, veri toplamadan, analiz etmeden sürekli işlem açmak anlamsız bir çaba.

Tam tersi, sürekli kitap okumak, video izlemek, teori öğrenmek ama pratikte tecrübe kazanmamak da anlamsız bir çaba. Bunun tam ortasını bulmanız lazım.

Her işlemden sonra not almak, trade günlüğü tutmak, trade psikolojisi günlüğü tutmak, stratejiyi test etmek, kaybedilen işlemleri analiz edip sistemi güncellemek, ufak tefek düzeltmeler yapmak, backtest yapmak, canlı test yapmak.

Bu boşa işlem yapmak değil, tam tersi “gelişim odaklı işlem açmak” demektir. Böylece performans paradoksunu aşmış oluyorsun. Hem perform ediyorsun (işlem açıyorsun), hem öğreniyorsun. Yalnızca işlem açmak değil, işlemden öğrenmek faslına geçiyorsun.

Ben de trading hayatımın ilk yıllarda tam da bu performans paradoksuna kapılmıştım. Sürekli işlem aç, kaybet, kazan, dip toplamda eksi bas, yine işlem aç, tarz değiştir, yeterince öğrenmeden tekrar dene — iki ileri, üç geri.

Sonra trade psikolojisini ve risk yönetimini keşfettim, bu sefer de tam diğer tarafa savruldum. Yeni şeyler öğrendikçe kıyıda yüzme öğrenen yüzücüye döndüm, suya girmeye korktum, çünkü biri odadaki ışıkları açmıştı.

Masa nerde, vazo nerde görmeye başladım. “Ya ayağımı masaya çarparsam” diye, “ya vazoyu kırarsam” diye korkmaya başladım. Adım bile atamaz hale geldim. Sonra biraz toparladım, her ikisini ortaladım. Günlükler tutmaya, kendi verilerimi toplamaya başladım.

Onları analiz ettim, pivot tablolara döktüm, winrate’i iyi setupları kötülerden ayırdım, profit factorü iyi sistemleri tuttum, en favori grafiklerimi keşfettim, trade psikolojisi günlüğü tuttum, duygularımı tanıdım, onlara isimler verdim.

Böyle böyle, kazançlı bir sistem ve kazançlı bir kafa yapısına ulaştım. Şimdi bir mentörlük öğrencimle konuşunca, eski İbrahim’i gördüm. Sürekli çabalıyor ama öğrenmiyor. İleride öğrenmeye başlasa, bu sefer çabalamaya korkacak.

Size tam ortası lazım. Yani, öğrenen ve çabalayan biri olmanız gerekiyor. Bu dengeyi bir tarafın lehine bozarsanız, sonrası biraz sıkıntı oluyor.

Özetle, kuşları vurmayı tam olarak öğrenmeden, merminizi boşa harcamayın.

Sevgili dostlar, Borsanın İzinden ekibi olarak size bir duyurumuz var.

Kripto para ekosistemine olan ilgiyi desteklemek ve bu dinamik dünyada güvenilir bir rehber olmak için yeni başlayanlardan deneyimli yatırımcılar kadar herkese değer katacak anlaşılır ve uygulanabilir bilgileri paylaştığımız Borsanın İzinden Kripto’ya hemen göz atabilirsiniz!

Ibrahim Babadagi

1984 yılında İzmir'de doğdum. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduktan sonra, çeşitli firmalarda satış yöneticiliği yaptım. 2009'dan beri finansal piyasalarda trading ile ilgiliyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu