Aklımın Akışı – Sayı 9 – İnsan Coğrafyaya Yenilemez

Aklımın Akışı
Herkese merhaba. Ben İbrahim Babadağı. Borsanın İzinden‘in kurucusu.

Sizlere her hafta düzenli olarak göndermeyi planladığım “Aklımın Akışı” bülteninin dokuzuncu sayısını okuyorsunuz. Umarım bu bültenle hafta sonunuza keyifli bir kaç dakika ekleyebilirim. İyi okumalar dilerim.

Bir Öneri: Bildiğiniz gibi, her hafta bültene bir de Müzik bölümü ekliyorum, eğer daha keyifli bir okuma olsun isterseniz, önce Müzik bölümünü okuyup, önerdiğim şarkıları arka planda açarak bülteni okuyabilirsiniz.

Anlatacaklarım

İnsan, Coğrafyaya Yenilemez

Söz İbn-i Haldun’a mı ait, Ahmet Hamdi Tanpınar’a mı ait tartışıladursun, son zamanlarda “coğrafya kaderdir” cümlesini otomatik bir mağlubiyet argümanı olarak sıklıkla görmeye/duymaya başladım. Biraz ondan bahsedeceğim.

İnsan Psikolojisi, sürekli bir savunma mekanizmasıdır.

Psikolojinizin -neredeyse- en önemli görevi sizi manevi olarak korumak, kafa bütünlüğünüzü sağlamak ve sizin “delirmenize”, “çaresiz hissetmenize”, “depresyona girmenize” engel olmaktır.

O yüzden, herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığınızda, bu sıkıntının sizin tarafınıza düşen sorumluluğuyla karşılaşmamanız için, psikolojiniz hemen hemen her şeyi yapar. Beyniniz belki bu sıkıntının müsebbibiyle, yani kendinizle sakin ve verimli bir yüzleşme ararken (ki asıl gelişmenin yakıtı budur), psikolojiniz “boşver yüzleşmeyi, sorun senin değil, dış etkenler var, sen zaten istesen de yapamazdın” şeklinde bir işleyişle sizi olay mahallinden uzaklaştırmak peşindedir.

Bunu hayatın her alanında görebiliriz. Sevgiliniz sizden ayrıldığında sorun ondadır, ailesindedir. İşten atıldığınızda sorun müdürünüzde, iş ortamınızda, iş arkadaşlarınızdadır. Trade ederken pozisyonunuz ters giderse sorun piyasa yapıcıda, spekte, patrondadır. Çünkü bunun böyle olmasını psikolojiniz ister.

Psikolojiniz, sorumluluğu size yükleyip sizi “konfor alanından çıkartmamak” için sürekli beyninizle savaşır. İşaretler siz dışında herkesi ve her şeyi gösterir. Siz ise yine “dışsal etmenler tarafından yenilmiş” bir mağdur olursunuz. “suç bende değil” deyip rahatlarsınız.

İşte Coğrafya Kaderdir cümlesi de, ortalama bir insanın kendi vasatlığına, çemberden çıkamamazlığına bulduğu biraz cilalı bir kılıf olarak çok kullanışlı bir argümandır. Ya da son zamanlarda oraya doğru hızla gitmektedir.

Bu argüman belki bir topluluk için, bir ülke için doğrudur ancak iş bireye indirgendiğinde, bireyin özgürlüğü, yetkinliği, aksiyonu, bir şeyleri değiştirebilme isteği, motivasyonu hemen hemen her defasında coğrafyayı yener. 

Bunun sayısız örneği vardır. Hele ki iletişimin, internet devriminin, teknolojinin fırsat eşitliğini bu kadar makul bir seviyeye çektiği günümüz dünyasında.

Şu an aylık 80 liraya, 100 liraya evine internet alabilen hemen hemen herkes hayatını değiştirebilir. 

Biliyorum, iddialı geliyor ancak bu fikre neredeyse tüm benliğimle inanıyorum. İnternet, coğrafyanın sizi hapsettiği odanın tüm duvarlarını yıkacak büyük bir devrimdir. Sadece bunu doğru yolda kullanmayı bilenle, bilmeyen ayrılır bu hikayede. Yolun devamını sadece bu konuya kafa yorup, pes etmeden, düşünce kalkanlar yürür.

Tabi ki coğrafyanın bize getirdiği çaresizlikler, sıkıntılar, üzerimize attığı taşlar, bizi kapattığı odalar vardır. Ancak bu olumsuzluklar, hali hazırda yetkin veya yetkinleşmeyi kafasına koymuş herhangi biri için en fazla hız düşürücü etkidedir. 

O yol yine yürünür ancak biraz acı çekerek.Bu noktada ise, coğrafyanın bu yaklaşımıyla aslında bize olumsuz değil olumlu bir katkı yaptığı fikrimi size anlatmak istiyorum.

Niyazi Misrı, “derman arar idim derdime, derdim bana derman imiş” diyor.

Yani, bir insanı düzlüğe çıkartacak, şifaya kavuşturacak olan şey aslında coğrafyanın size attığı bu taşlardır, bu taşlardan korunma yöntemlerinizdir, bu ızdıraplarınızdır, o tıkanma halidir. Bu hallerin, bu ızdırapların kıymeti bilinmelidir çünkü her şey zıddıyla varsa, bu ızdıraplar, bu acılar, bu çabalar bizi ihya edecektir. 

Bizi geliştirecek olan şey bu çelişkiler, bu zorluklardır. Hissedilen acılar, yaşanılan zorluklar olumsuz şeyler değildir, hayatın parçasıdır ve iyi ki öyledirler.

Kıssadan hisse, yetkin insan coğrafyaya yenilemez dostlar, sorunları büyültüp kendinimizi küçültmeyelim, kendimizi büyültüp, sorunları küçültelim (bu cümle Dücane Cündioğlu’na ait)

Mücadeleye devam.

Okuduklarım

Bu hafta kitap okumaya çok zaman ayıramadım, bu zaman ayıramamazlık vicdanımı rahatsız etse de, hayatın akışında bazen yetişmiyor bazı şeyler. O yüzden çok da kafaya takmadan, “durmadıktan sonra, hızın çok önemi yok” cümlesine sığınıyorum.

Ancak bu bölümü de boş geçmeyeceğim. Hala okuduğum, Emre Yılmaz’ın Genç Bir İşadamına kitabından, seveceğinizi düşündüğüm bir kaç alıntı bırakıyorum:

-“Egoistlerin en büyük hilesi, nezakettir.”
-“Devletçilik tecrübesinde biraz yol almış olan Bizans ve Osmanlıyı ilkel devletlerden ayıran en önemli özellik, ‘sopanın’ yanına ‘adaleti’ de koymuş olmalarıdır. 19. yüzyıldan itibaren Batılılar, Sopanın ve Adaletin yanına biraz da Havuç eklemeyi devletin bekaası için uygun bulmuşlardır. 20. yüzyılın ikinci yarısının icadı olan Sosyal Devlet ise sopayla havucu en uyumlu sallayan devlet şeklidir. Sopayı birazcık fazla ve lüzumsuz şekilde göstererek sallayan Faşizmin yenilmesinden sonra, sopanın gizlenmesi esası modern devletlerde kabul görmüş ama gerektiğinde tüm haşmetiyle tekrar ortaya çıkartılması prensibi her zaman bütün Anayasalarda saklı tutulmuştur. (Meşhur Olağanüstü Hal Meseleleri) Liberalizm Ütopyalarının ortalığı pespembe bir renge boyadığı bugünün post-modern iyimserlik ve sevimlilik çağındaysa, sopanın artık yok olup tarihe karıştığı inancı yaygındır. Devletin bir şirket, sahiplerinin bütün bir halk, hizmetin ise havuç olduğu bir dünyada sopaya gerçekten gerek var mıdır? Kim kimi neden dövsün ki?”

-“İnsanlara zaman ve konfor vaat eden her alet, insanların en güzel zamanlarını ve gerçek konforlarını çalmak için pazarlanır. Bütün bu hırdavattan bir kurtulabilsek, yaşamaya başlar mıyız dersin?”

Dinlediklerim

Bir Efsanenin Gölgesini Yırtan Adam: Blaze Bayley

Yahu Iron Maiden gibi bir efsane grubun arasına, üstelik Bruce Dickinson gibi efsane bir vokalistin ardından katılmak ve kendine yer bulmak kolay mı? Kolay değil, kolay olmadı da zaten. 

Blaze Bayley, hayatının bir dönemini, kendini hem gruba hem de grubun die-hard hayranlarına kanıtlamakla harcadı. 

Sonra Bruce Dickinson Iron Maiden’e geri döndü, Blaze ise gruptan ayrıldı.

İyi ki ayrılmış.

Böylece, tüm kariyerini Iron Maiden’in “bir türlü kabul edilemeyen vokalisti” etiketiyle yaşamayı reddetti, üzerine örtülen gölgeyi yırttı, herhangi bir baskı olmadan kendi yaratıcılığını, kendi grubuyla ortaya çıkarma fırsatı buldu ve bize çok güzel albümler kazandırdı.

Bilmeyenler için, bence Iron Maiden’in, Paul Di’Anno sonrası en iyi ikinci vokalisti olan Blaze Bayleyi biraz anlatayım: Blaze Bayley, İngiltere doğumlu bir Heavy Metal vokalisti. Sanılanın aksine, kendisinin kariyeri Iron Maiden ile başlamadı. Öncesinde Wolfsbane isimli İngiliz Rock-Metal grubunda 1984’ten 1994’e, tam 10 yıl vokalistlik yaptı. Kendince bir üne de kavuştu.

Ancak sonra önüne iyi bir fırsat geçti, Bruce Dickinson Iron Maiden’den ayrılınca, yüzlerce aday içerisinden kendisi seçildi ve Iron Maiden ile 2 albüm (X Factor ve Virtula XI) kaydetti. 

Albümler beklenenin tam tersi, kötü bir performans gösterdi, listelerde yukarılara tırmanamadı, satışları düşük seyretti. 

Blaze Bayley, Bruce Dickinson gibi bir efsanenin gölgesinde kaldı, sonrasında da, Bruce’ın gruba geri dönmesiyle, gruptan ayrıldı. Kendi müzik kariyerine devam etti.

İşte, bültenin 9. sayısında size bu orijinal adamın son albümünü, War Within Me albümünü anlatacağım.

Esasen, anlatacak da bir şey yok ya, işte, bu albümün ilgi alanınıza girmesine çabalayacağım.

Blaze Bayley – War Within Me
Albümün ismi “İçimdeki Savaş”.

Albümün konsepti neredeyse komple “kişisel motivasyon” üzerine. Sözleri hep düşenleri ayağa kaldırmak amacıyla yazılmış. İstisnai olarak, 3 adet tematik şarkı da eklenmiş. Alan Turing, Nikola Tesla ve Stephen Hawking’den bahseden üç şarkı gayet güzel akıcı. Özellikle Nikola Tesla için yazılan şarkıyı MUTLAKA DİNLEMENİZİ ÖNERİRİM.

Bahsettiğim gibi, albüm dinleyiciyi motive etmek üzere planlanmış, özellikle Pull Yourself Up ve Every Storm Ends harika parçalar.

Pull Yourself Up şarkısının bir kısmında Blaze şöyle diyor: “kendinden şüphelenmeyi bırak, kendini sorgulamayı bırak, kendinden nefret etmeyi bırak. Kendine inanman için kendi düşüncelerini ve aklını kontrol etmen gerekir. Bana kötü şarkı söylediğimi söylemişlerdi, gel, benimle birlikte bir şarkı söyle. Ayağa kalk, ayağa kalk!”

Albümden en sevdiğim üç şarkının linklerini bırakıyorum.

Metal’e olan önyargınız varsa, siz de onu bir köşeye bırakın ve şu şarkılara, sözleriyle birlikte bir kulak verin.

1. Pull Yourself Up
2. Every Storm Ends (Metal Müziğe aşina değilseniz önce bunu dinleyin)
3. The Power of Nikola Tesla

Bu haftanın Müzik bölümünü albümle aynı ismi taşıyan, albümün ilk şarkısıyla, War Within Me’nin sözleriyle bitireyim:

Never give up! I won’t back down. Get stronger, be harder, be tougher, be proud! Never give up!

Bir Alıntı

“En büyük zalimler kafası kesilmemiş mazlumlardan çıkar” – Micheal Cioran 

Borsanın İzinden Tarafındaki Gelişmeler

Borsanın İzinden BLOG’da bu hafta biz Trader’lar için çok çok önemli bir Trader’ı, Ed Seykota’yı anlattım. Hayat hikayesi, bakış açısı, ilham veren tarafları, mükemmel cümleleri, kitapları, alıntılar.

Eğer Trading tarafına merakınız varsa onu zaten tanıyorsunuz. Eğer tanımıyorsanız da, bu yazı size onu tanıtmak için efsane oldu. Tıklayın:

Bir Efsanenin Hikayesi: Ed Seykota Kimdir?
Bülten bitti. Sonraki hafta görüşmek üzere.
Print Friendly, PDF & Email
Yazılarımı Aşağıdaki Butonları Kullanarak Arkadaşlarınızla Paylaşabilirsiniz:

Yazar: Borsanın İzinden

Diğer Yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir